Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali devam ediyor: Sermaye topraklarımıza, evlerimize çökerken… – Son Dakika Kültür Sanat Haberleri

14. Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali yılmadan devam ediyor. Festivalin ikinci gününde dün 15 film gösterime girdi. Uluslararası Yarışma kategorisinde Kanada filmi Yintah izleyicilerin favorisi olmayı başardı.

Michael Toledano, Jennifer Wickham Görmek Brenda Michell tarafından çekilen uzun metrajlı belgesel, Kanada sınırları içinde yaşayan egemen Wetsuwet’en halkının, kendi toprakları üzerine yapılması gereken projeye karşı tutumunu anlatıyor.

Resmi olarak Kanada’ya bağlı olmayan Wetsuwet’en miras şefleri tarafından yönetilmektedir. Kanada hükümetinin kendi topraklarından geçecek bir petrol boru hattı projesini onaylamasının ardından Wetsuwet’en kabileleri, kadınların öncülüğünde sivil itaatsizlik eylemlerine başlar. Toprakları polis müdahalesiyle işgal edilen yerli halklar Kanada mahkemelerinde hiçbir gerekçe bulamıyor.

YEREL HALK TOPRAKLARI İÇİN DİRENİYOR!

Yaklaşık 10 yıl süren mücadelede bölge kadınlarının azim ve kararlılığı öne çıkıyor. Atalarından miras aldıkları toprakları ve kültürü çocuklarına aktarmaya kararlı olan kadınlar, şirketin faaliyete geçmesini engellemek için barışçıl protestolarını sürdürüyor. Filmde Wetsuwet’en kadınlarının yerel şarkıları, enstrümanları ve kırmızı elbiseleriyle gerçekleştirdiği protestolardan çarpıcı görüntüler yer alıyor.

Kanada polisinin iş makinelerinin çalışmasına izin vermemesi üzerine müdahalesine maruz kalan yerel halk, çoğu zaman tutuklanma riskiyle karşı karşıya kalıyor. Pandemi öncesinde ülke geneline yayılan protestolar, Kanadalıların Wetsuwet’en halkını desteklemesi ve demiryolu ulaşımının protestocular tarafından engellenmesiyle hükümeti zor durumda bıraksa da, pandemiyle birlikte protestolar dururken şirket çalışmalarına devam ediyor.

10 yıl süren mücadele bugün de devam ediyor. Kanada hükümeti Wetsuwet’en bölgesinden geçecek diğer projeleri de onayladı. Yerel halk, elindeki tüm araçlarla barışçıl protestolar gerçekleştirmeye devam ediyor.

FARKLI COĞRAFYA, AYNI MÜCADELE!

Birçok yönden Muğla bölgede BiriktirKöylülerin topraklarını koruma mücadelesini anlatan film, halktan tam not aldı.

Festivalde gösterilen filmlerin ele aldığı temalar, farklı coğrafyalarda benzer mücadeleleri gözler önüne seriyor. Madencilik şirketlerinin, çok uluslu şirketlerin ve hükümetlerin dayattığı projelerin bölgedeki yerel halkın yaşam alanlarını, topraklarını, suyunu ve gelir elde etme yollarını tahrip ettiği, hatta yok ettiği örnekler dünya çapında mevcut.

Bu olguya karşı mücadele ve dayanışma örnekleri de benzerdir. Ekolojik yıkım ve çevreyi koruma mücadelesi doğal olarak küreselleşiyor.

İSTANBUL’DAKİLERE YÖNELİK KRİTİK İŞKENCE HIZLANMAYACAK!

Festivalde gösterilen bir diğer dikkat çeken uzun metrajlı film ise: Panorama kategoride yarışın Garip bir rüya rengi Adı üstünde bir Türk yapımıydı. Yasemin AkıncıYönetmenliğini üstlendiği film, yeğeni olan emekli bir mimarın hikayesini konu alıyor. Eltir AyaydınEvini ve anılarını kaybetmemek için verdiği mücadeleye ışık tutuyor.

İstanbulİstanbul’un Şişli semtindeki evinde depreme dayanıklı olmadığı için numune alınan Eltir Ayaydın, filmin çeşitli sahnelerinde İstanbul’daki binaların neredeyse yarısına bu şekilde el konulmaya çalışıldığını iddia ediyor. Uzun yıllardır mimar olarak çalışan Ayaydın, sahnede firmanın sunduğu projeyi eleştirerek şunları söyledi:Bizimle dalga geçiyorlar. Tasarladıkları projede pencere bulunmamaktadır. 12 aracın konaklaması planlanan otoparkta kolon bulunmuyor. Evlerin kaç metrekare olduğu belli değil.Sabah erkenden kalkıp çeşitli 3 boyutlu modeller üzerinde çalışan Ayaydın, Türkiye’de hayal ettiği modern mimari örneklerini çiziyor ve İstanbul’daki yapılaşmayı eleştiriyor.

Emekli mimar, zaman zaman şarkı söyleyen, oyunculuk yapan ve eşine olan özlemini gözyaşlarıyla dile getiren bir karakter olarak izleyicide sempati uyandırıyor. Filmin iki sahnesinde Ayaydın Cumhuriyet Gazetesi Okuyor gibi görünüyor. Filmin sonunda Ayaydın’ın Şişli merkezdeki evinin yıkılmak üzere olduğunu öğreniyoruz.

Gazetemizde defalarca gündeme getirdiğimiz binaların çekirdek alarak yıkılması stratejisine dayanan ticari girişimler, İstanbul’daki apartman sahiplerini tehdit ediyor. 1999’dan önce Binalar sağlam olsa bile karotlu sondaj sonuçlarının ardından yeni depremle mücadele yönetmeliğine uymadığı için hızla yıkım sürecine giriyor.

Geliştiriciler genellikle sahiplerine mevcut evlerinden çok daha küçük metrekarelere sahip ve kendi mahallelerinden farklı bir bölgede inşa edilecek daireler sunuyor. Kentsel dönüşüm kanunu müteahhit firmalar lehine tahliye aracı olarak kullanılıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir